|
||
İHMAL EDİLEN HALK MI FAKİR FUKARA MI? | ||
Kavramları çarpıtıp içini boşaltama sanatı ile köleleştirme... Bu gün bunu konuştuk. | ||
RÖPORTAJ Haberi | ||
KTV- Fakir-Fukara sözü ile kimleri, hangi toplum bireylerini kast ediyorlar sence ve bu sosyal anlamda ne kadar doğru. Fakir-Fukara mı yoksa sömürülenler mi?
M.Güneş – Bu söz bu gün yaşanılan vahşi liberal düzenin baskı rejimi ile başlattığı sitemin eseridir. Siyasete bu söz ilk sokan belki de kurumsallaştıran Özal Hükümetleridir. 12 Eylül darbesinden sonra 24 ocak kararlarının başarılı uygulayıcısı Turgut Özal “Fakir-Fukara Fonu” ile toplumun ihmal edilen kesimini bu fonla susturmayı kısmi olarak başarmıştır. O zaman ki adı ile “Fak-Fuk-Fon” valilikler-kaymakamlıklar tarafından sürdürülürdü. Sanıyorum hala bu “sosyal yardım” sözü adında ki susturma, tembelleştirme yöntemi devam ediyor. Belki ismi değişmiştir ama öz itibarı ile amacı değişmemiştir. Toplumda ki eşitsizliklerden kaynaklana bilecek karışıklıkları, bir nebzede olsa susturmak amacı güden bu sistem, ne yazık ki, bu gün hem iktidarların hem de muhalefetin ağzına sakız olmuş. İktidar bildiğini yapıyor, muhalefet de bize bizi anlatıyor. Oysa çözüm odaklı konuşmalılar. Özelleştirmelerle budanan Sosyal Hukuk Devleti bu gün kolu kanadı yolunmuş bir kuş misali yerlerde sürükleniyor. Halktan toplanan vergileri halk adına yatırıma dönüştürmek yerine, küçük bir kesime arpalık olarak kullanıyorlar. Son 20 yıllık Ak Parti iktidarları özelleştirme adı ile devletin bütün kuruluşlarını haraç mezat satmıştır. Türkiye’nin Kurtuluş ve Kuruluş dönemince iktidar olanların yaptıkları ne kadar kamu iktisadi teşekkülleri varsa (KİT) sözüm ona zarar ediyor diye elden çıkarılmıştır. Elde kalan son kurumlarda gitti gidiyor. “Babalar gibi sattılar.” Sosyal Hukuk Devleti olma yolundan sapan Türkiye Cumhuriyeti, ülke kaynaklarından mahrum bırakılan kitleleri “Fakir-Fukara” diye isimlendirerek onlara, durumlarının kaderleri olduğunu dayatıp “sadaka” ile yaşamalarını “şükür et” diye, sindirmiştir. Oysa hiçbir din, bir insanın kendinden çalınanların bir kısmını, geriye “sadaka” diye verilmesini makul karşılamaz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Temmuz 2014’te ülkede toplam kayıtlı işçi sayısı 12 milyon 287 bin 238. Bu da toplam kayıtlı işçi sayısının yüzde 40,45’inin asgari ücret üzerinden çalıştığı anlamına geliyor. Bu ne anlama geliyor bir düşünmek gerek. Yine 2014 verilerine göre Türkiye’de asgari ücretli sayısı toplam çalışanlara oranı % 42.9 Belçika’da bu oran % 1,1 miş. Bu açıklıktaki oran bizim kaderimiz mi, yoksa kendilerine çalışan yönetenlerin doymak bilmeyen para hırsımı? Bu süreç ancak ve sadece cehaletle sürdürülebilir. Oysa Sosyal Hukuk Devleti barınma, eğitim ve sağlık hizmetlerini insanına ücretsiz ve herkesin ulaşabileceği kolaylıkta sunmayı taahhüt eder. Yaşlısını açıkta bırakmaz. Sosyal Hukuk Devletinin egemen olduğu yerde “Fakir-Fukara”dan söz edilebilir mi? Böyle bir sözcüğü ağzına alanın ağzına biber sürerler. Mizahı bile olmaz bu işlerin. Onun için bu gün “Fakir-Fukara” diyerek çözüm bulunamaz. Çözüm o ihmal edilen kitlelerin tam olarak birileri tarafından sömürüldüğünü ortaya koymamız gerek. Kitlelere “ Kardeşim seni sömürüyorlar, seni sömürenlerden kurtarmak için Sosyal Hukuk Devlet kurallarını inşaa edeceğiz” demeli halkının yanında siyaset yapanlar.
KTV- Bu anlatım için teşekkür ediyoruz. Yukarıda Belçika örneği verdiniz. Buradan ne anlamalıyız? Yani Belçika da ki yöneticiler iyi de, bizdekiler kötü mü? Böylemi anlamalıyız bu durumu?
M.Güneş - İşte yanılmanın başladığı durum buradan başlar. Bu işler iyi insan-kötü insan tanımı ile açıklanamaz. Çok boyutlu bir soru ama bir yerinden örnekle açıklık getirebiliriz buna. Toplumumuzu oluşturan bireylerin hepsi şu soruya ne cevap veri acaba? Yıllık bütçelerinden kendine yakın bulduğu kaç kitap için para ayırabilmişler? Evinize ayda değil bak, yılda soruyorum, bir yılda kaç kitap için para harcamışlardır? Bu sorunun cevabı aslında biliniyor. Tek tek sormaya gerek yok. Aşağıda link veriyorum oradan kitap okuma oranlarımızı görebilirsiniz. (https://www.bukitapbenim.com/2020-yili-turkiye-kitap-baski-sayisi-verileri-aciklandi/) Bir toplum okuyup genel kültür düzeyini yukarı çekmedikçe, kendi dilediği biçimde değil başkalarının dilediği gibi yönetilir. İşte bu durumda iyi yada kötü yöneticilik aranmamalı “iyi yönetilmeyi hak edecek birikimde miyim ?” sorusunun yanıtı bunu verebilir. Okumak tek başına yeterlimi? Hayır, birikim-bilgi denen olgunun pozitif etki ile donanmış olması için ne okuduğumuz da önemlidir. İlkeli, bilgili, birikimli insandan pısırık bir kişilik yaratamazsınız. Soran, sorgulayan, eleştiren, eleştiriyi anlayabilen, yaşadığı yere duyarlı, toprağını da, toplumunu da severek, ona sahip çıkan insan, yaşadığı süreyi insan gibi yaşayarak tamamlamanın gereğini bilir.
KTV- Son bir soru var ki sormadan edemiyorum. Sosyal yardımlar sizce ne kadar adil dağıtılıyor? Hiç yoktan, olması iyidir yani..
M.Güneş - Bu soru iç acıtıyor. Geçen tanık olduğum şey şudur; Kırkağaç’ta sosyal yardımları dağıtanlar ne yazık ki adil olmaktan uzaklar. Düşünsene Hıdırağa Mahallesi’ne 1 çuval kömür tamı tamına 6 gün sürdü. Hem de soğukların insan kanını donduracak derecede hissedildiği bir zamanda. Bunun neresi adil? İşsiz-güçsüz çaresiz insanları düşündükçe içim acıyor. Hele çocuklar. Sokaklarda yarı çıplak soğuktan kızarmış ıslak burunları ile koşuşturuyorlar. Kadınlar birbirlerinden saklıyorlar çaresizliklerini. Aşağıda birinin kapısına 20-30 çuval kömür bırakılmış, dığarı da duruyor ama yukarıya 5 çuval kömür 6 gün geçtikten sonra çıkarabiliyorlar. Ve birde emniyeti su istimalle suçlayıcı mazeret üretmişler. Neymiş “kömürler çalınmış” bu mazeret mi? İnsan yönetici olarak utanır. 2022 yılında yardım kömürleri çalınıyorsa bu kimin ayıbıdır. Tabi gerçekse. Ben gerçek olduğuna inanmak istemiyorum. O sadece işgüzar yetkilinin kendini savunma gerekçesi olmalı. Hıdırağa Mahallesini gezin, göreceksiniz insanların nasıl çaresiz bırakıldığını. Yokluktan başlar suç işleme eğilimi. Siz orada yaşayan insanları eğitemez, bir meslek sahibi yapamaz, bir iş kapısı açmazsanız her türlü suçun işlenmesine kapı açarsınız demektir. Ben bunu öncelikle İktidar Partisi yöneticilerinin duymasını isterim. Çünkü tüm sorumluluk sonuç olarak Ak Parti’ye yükleniyor. Orada sosyal yardımların adil biçimde dağıtılmaması elbette bir partinin işi değil. Ancak provokasyona açık bir durum. Hele ki birde kripto Fetö cülük hala devam ediyorsa. Onun için ben buradan duyurmuş olayım. Sosyal yardımlar adil ölçülerde dağıtılmıyor. İnsan kayırmak adil değil.
KTV- Teşekkür ederiz Sn. M.Güneş…
..................
|
||
|
||
Etiketler: İHMAL, EDİLEN, HALK, MI, FAKİR, FUKARA, MI?, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.