Muammer Güneş ile söyleşimizde bu sefer yeni bir haber üzerine konuşacağız. İşte söyleşimiz aşağıda.

-KTV:  Kırkağaç Belediye’siyle  bir dernek arasında imzalanan “Atatürk Evi” projesinin maddi kaynak kısmına dikkat çekip eleştiriyorsunuz anladığım kadarıyla, peki bu eleştirinin dayanağı nedir?

-M.Güneş : Önce şunu bilmekte fayda var. O evin kamulaştırılmasındaki temel düşünceyi bilmek lazım. O evi Rıza KAYADİPLİ Başkanın döneminde, evin asıl sahibi Püsküllü İsmail Efendi’nin vasiyeti ve sonrasında ailesi, Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminde Kuvva-i Milliye Karargahı olarak kullanılması nedeniyle, evin bu amaca uygun olarak kullanılması adına kamulaştırılmasını istemiştir. Amaç budur.

Ve Rıza Başkandan aldığım bilgiye göre de Kırkağaç Belediyesi’  kasasında kaynağı hazır bir durumdayken, o evin restorasyonu için gereken girişimlerin seçim arifesine denk düşmesi nedeniyle, söz konusu Kuvva-i Milliye’ye ev sahipliği yapmış o evin geleceğini kendinden sonrakilere emanet etmiş.

O emanet etmiş, peki sonrasında ne olmuş?

Neredeyse 14 yıl sürüncemede bırakılmış, el sürülmemiş. Şimdi kalkmışlar ABD fonları ile orasını restora etmenin yoluna girmişler. İlk bakışta sorun yok gibi. Ne var bunda “Kırkağaç için bir değerin ayağa kaldırılması çalışması bu.”  Şu anda bir kişi hariç, tüm paydaşların düşünceleri bu yönde.  Ama işin içine “ABD Fonları” girince işin rengi değişiyor. Buna saflık diyemeyiz. Bunun tam olarak adı biraz sert tanım ama ne yazık ki durum tamda bu, “şeytanı melek gösterme” çabası.

Evet bu işin fikir babalığının amacı bu.

 Bana göre bu çabanın temelinde yatan amacı ne Belediye, ne de o dernek kurguluyor. Bunun altını ABD ye bağlılık yemininden başka bir hüneri olmayanlar belirleyip, okyanus ötesinden talimatlarla dolduruyorlar. İşte mesele budur.

Burada ki arkadaşların tümü sosyal sorumluluk alabilme yürekliliği sergileyen arkadaşlardır. Ancak ilkesizliklerini de burada belirtmeliyim.

Kuvva-i Milliye;  İngiliz-Fransız-İtalyan Emperyalizmi ve onların kuklası olan Yunan kuvvetlerini denize dökerek, dünya halklarına emperyalizmin yenilebileceğinin yolunu açmış ulu bir harekettir.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun temel taşıdır.

Bu uğurda verilen mücadeleyi, kimsenin böyle sinsi yollarla küçük düşürmesine, basitleştirmesine, itibarsızlaştırmasına  kayıtsız kalınmamalı. Buna bu ülkenin onurlu ve bilgili evlatları olan bizler, izin vermemeliyiz, sessiz kalmamalıyız.

Bu utancı taşıyamayız. Bu bir utançtır çünkü. Bizi biz yapan değerleri yaşatmak için can düşmanlarımıza el açar durumu kabullenmek, kimin kaldıracağı bir durumdur? Anlamakta zorlanırım ben. Hiç kimsenin de böyle bir yola gireceğini sanmam. Sadece bir öngörüsüzlük var burada.

 “Kuvva-i Milliye Karargahı”nın ayağa kalkması için ABD Elçiliği fonuna ya da başka bir yabancı ülke fonlarına başvurmak ne demek ?

Bu TÜRK MİLLETİNE hakarettir. Buna kanmaksa en hafifi ile aymazlıktır, bilgisizlik ve ilkesizliktir. Bu konuda kardeşlerimizi aydınlatmak biz, bir şeylerin farkında olanların görevidir. Ben görevimi yapıyorum. Bu görevi de bilincimden alıyorum.

-KTV: Kırkağaç Belediye Meclisi “ABD fonlarına başvuralım” diye mi böyle bir karar almış, bu duyumunuz ne kadar belgeli?

-M.Güneş :  Hayır benim ulaşabildiğim kadarıyla bunu netleştirecek yeterli bir belge yok. Sadece Belediyemizin Facebook sayfasındaki resimli bir paylaşım var.

Bu arada bazı Belediye Meclisi Üyesi arkadaşlarımla görüştüm bilgi aldım. Bu olaya  benim baktığım pencereden bakarak onay vermiş olmadıklarını gördüm.

Bunu zaten biliyorum. Oradaki hiç kimse başkan da dahil olayı bu yönü ile görerek  onaylamamışlardır.

Ama bunu bilememek bana göre eksikliktir. Çünkü bu iş bir “bina onarımı” işi değil. Burada önemli olan bu öneriyi getirenlerin asıl fikir babalarının şeytani planlarıdır . ABD ye bağlılık yemini etmiş işbirlikçilerin, insanımızı yaldızlı ve süslü sözlerle sempati kazandırma çabasıdır bu fonlar.   ABD den aldıkları huzur haklarının bir karşılığıdır bu, kendi öz insanlarını yanıltıp onları “Büyük Şeytana” karşı etkisiz hale getirmektir görevleri. Nitekim bunu yapıyorlar.

Ama biz burada insanımızın kandırılmasına izin verememeliyiz. Benim düşüncem budur. İnsanımızı aydınlatmak.

Bu şeytanın çocukları, şeytanın adamları (ne derseniz deyin milyonlarca masum insanın kanı, bu kanlı zalimin ellerindedir) insanlığı böyle avlayıp,  insani değerlerinden soyutlayıp kimliksizleştiriyor, sonrasında da paramparça edilen toplumları görüyoruz. İşte yanı başımızda komşularımız ortada.

Not: Rıza Kayadipli Başkan'la yaptığım görüşmede " Püsküllü İsmail Efendinin VASİYET i" diye yazdığım bölüm, Başkan'ın uyarısı ile bir yanış anlaşılma olduğunu dip not olarak belirtmeliyim. Rıza Başkan'ın titiz takipçiliği için kendisini kutluyor, teşekkür ediyorum.

2. ve 3. Bölümlerle devam edecek.