|
||
VE BİZ BÜYÜDÜK AMA DÜNYA KİRLENDİ | ||
Her birimizin geçmişe dalıp da hey gidi günler hey dediğini duyar gibiyim. | ||
ANILAR Haberi | ||
Sokaklarında saklambaç oynadığım, yakan top oynarken defalarca oramı buramı yaraladığım, gelecekte neler olacağının umurumda olmadığı o güzel günlerde, parke taşlı sokaklarında umarsızca koşturduğum güzel ilçem…
Her birimizin geçmişe dalıp da hey gidi günler hey dediğini duyar gibiyim. Çocukluğum nam-ı değer muhacir mahallesinde geçti benim. Evlerin kapılarının önünde yaşlı teyzeler örgü örüp sohbet ederdi. Sokaklar çocuklarla dolup taşar, kahkahalar ve çocuk çığlıkları birbirini izlerdi. Herkes birbirini tanır, mahalleden yabancı birisi geçerse, kimdir necidir diyerek alçak seste konuşmalar yapılırdı. O zamanlarda okuyup büyük adam olmak çok önemliydi. Birisinin çocuğu üniversiteyi kazanmışsa o, haber dilden dile yayılır, mahalledeki herkes onu konuşurdu. Küçük çocuklar için, çayıra kaçıp top oynamak büyük bir heyecandı, zira aileler mahalleden o kadar uzağa çocukların gitmesini istemezdi. Bu sebeple çayıra kaçak göçek, gidilirdi.
Mahalle aralarında yürüyüşler yapmak, bisiklet binmek şimdi olduğu gibi o günlerde de çok sevilirdi. Yazları ‘Günaylar Pastanesi’ n den dondurma alıp, belediye çay bahçesinde gazoz içip, çiğdem çitlemek büyük bir zevkti.
Bayram harçlıklarımızı kaptığımızda bakkallardan leblebi tozu, çıtır pıtır, kız kaçıran, yağcı, çikolata, cips almak bile bizleri inanılmaz mutlu ederdi.
Komşu çocuğun da atari varsa, oynamak için can atar, sıranın kendimize gelmesi için sabırsızlıkla beklerdik. Sınıf arkadaşlarımızla ev telefonundan konuşmak bile lükstü, birisi dalıp biraz uzun konuştuysa fatura zamanında çekileceği hesap büyüktü.
Komşuluk ilişkileri daha güzel ve daha sıcaktı. Mahalledeki çocuklardan birinin annesi salçalı ekmek sürdüyse onu yemenin keyfi paha biçilmezdi. Bisikletlerle ovaya nohut aşırmaya gitmek, eğer tarla sahibi görürse oradan tam gaz kaçmak kaçınılmazdı, çocukluk heyecanıydı.
Her mahallenin en az birkaç sokak köpeği olur, çocuklar ona isim koyar, hiçbir zaman onları aç bırakmazlardı. Ağaçlardan sapan kesmek, yapılan sapanlarla kuş avlamak erkek çocukları arasında vazgeçilmez bir alışkanlıktı. Milli bayramlardan önce, hazırlıklar yapmak bizim için büyük bir heyecandı. Bando takımı çalışmaları, milli oyun hazırlıkları, resmi geçit provaları kusursuz yapılır, bayram bitiminde müdürümüzün teşekkürü ile aldığımız ödüller coşkuyla kutlanırdı. Öğretmenlerimize saygı duyar, onların öğütlerini can kulağımızla dinlerdik. Arada bir de olsa onlardan gizli bilardo salonuna da kaçmaktan geri kalmazdık.
Nevzat hocamın hikayeleri, Narman hocamın ilginç benzetmeleri, Ali ve Saide Angı hocalarımın disiplinli çalışmaları, Canan hocamın zor ama keyifli sözlüleri, Hasan Ali Çelik hocamın teşvik edici sözleri, Bayram Töre hocamın babacan tavırları hala aklımın bir köşesinde canlılığını koruyor.
Ortaokul bahçesinde attığımız voltaları, haylazlık yaptığımız zaman nöbetçi öğretmenden yediğimiz azarları, okul merdivenlerinden koşarak inerken yanlışlıkla çarptığımız öğretmenlerimizin surat ifadelerini hatırladığımızda yüzünde bir gülümseme olmayan yoktur sanırım. İlkokul bahçemizde ter içinde oynadığımız oyunları, sene sonundaki yapılan karne törenindeki heyecanımızı, hele son sınıftan mezun oluyorsak arkadaşlarımızdan ayrılmamızın bizlere verdiği hüzün ve gözyaşını unutmamız yıllar geçse de mümkün olmayacak.
İlkokul öğretmenim Şefika Şen, okul müdürüm Mesut Dilek ve o, emektar öğretmenlerim, sadece benim değil binlerce Kırkağaç’lının geleceğine ışık tutmuş olan aydın yürekler, sizlerin önünde saygıyla eğiliyorum. Komşuluğun aile ile eş olduğu, arkadaşlığın kardeş ile bir tutulduğu o günleri inanın çok özlüyorum. Keşke hiç büyümeseydik ve keşke her şey o zamanlardaki samimiyet ile kalsaydı…
|
||
|
||
Etiketler: VE, BİZ, BÜYÜDÜK, AMA, DÜNYA, KİRLENDİ, |
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.