|
||
HİKAYESİZ KÜLTÜRLER YOK OLMAYA MAHKÜM OLUYOR | ||
Dünyada dengeli bir hayat sürmek için sağlıklı hikâyeler ve iyi mitlere ihtiyacımız olduğunu biliyorlardı. | ||
DENEMELER Haberi | ||
![]() |
||
Sevgili Dostlar Merhaba! Mutlu muyum? Eh işte !
İnsana gelince, bebeklik ve çocukluk süreci karşılaştırılamayacak kadar uzundur; bu, yetişkinlik dönemine kadar sürer. Hatta biz hiperaktif bir tür olduğumuz için yeni yeni icatlar çıkardıkça, çocuklara öğretecek yeni şeyler bitmez. Lisanı, ateşi buluruz, öğretmek gerekir; yemek pişirmeyi, çakmak taşından alet yapmayı keşfederiz, öğretmek gerekir; avlanmayı, hangi bitkilerin yenilenebilir olduğunu, tarla sürmeyi, tekerleği, yazıyı, buharlı makineleri, arabaları, bilgisayarları ve interneti buldukça, yetişkinliğe giden yolda öğrenilecekler hep artmıştır. Hiç durmayız çünkü. ,
Toplumda sağlıklı ve işlevsel bir insan olmak, doğuştan beraberinde getirdiği bir özelliği değildir türümümüzün. Birkaç küçük çocuğu bir ıssız adaya bırakacak olsak, çevre ne kadar bolluklu bereketli olursa olsun, yetişkin rehberliği olmadan değil sağlıklı biçimde büyümeleri, yaşamaları bile mümkün olamayacaktır. Öğretmek ve öğrenmek dediğimiz bu devasa “işlem sistemi”nin problemi, insanların ne öğreneceğinin onlara nelerin öğretildiğine bağlı olmasıdır. Bir çocuğa saldırgan olmak öğretildiğinde, saldırgan olacaktır. Bir çocuğa Dünya’yı sevmek ve saymak öğretildildiğinde yetişkinliğinde çok sevecek, umursamaması öğretildiğinde acımasızca tüketecektir. Çocuklara “dünyada en üstün varlığın insan olduğu” miti öğretildiğinde, büyüdüklerinde buna inanacaklardır. Her şeyin onların emri ve hizmetinde olduğuna inanarak ormanları kesecek, bitkileri ezecek, çiçekleri koparacak, hayvanları tutsak edeceklerdir.
Öğrenme sürecinin çok uzun olması nedeniyle insan çok da işlenebilir, biçimlendirilebilir ve yönlendirilebilir. Herkes çok değişik yollar seçebilir, Dünya ile ilişkisini çok değişik şekillerde kurabilir, yaşayabilir; hepimiz çok farklı insanlar olabiliriz.
Kadim halklar, insan türünün diğer ve aynı değerde türlerden farklı olarak ne olduğunu, nasıl olduğumuzu öğrenmemiz gerektiğini ve bu nedenle de öğretim almamız gerektiğin biliyorlardı. Dünyada dengeli bir hayat sürmek için sağlıklı hikâyeler ve iyi mitlere ihtiyacımız olduğunu biliyorlardı.
Bizler hikâyelerimizi yitirdik. Onların yerine fetih ve hükmetme odaklı anlatılar dinler olduk. Hayvanlarla nasıl konuştuğumuzu unuttuk; dünya paydaşlarımızın ruhsal formlarıyla iletişimimiz koptu. Oburlaştık, bencilleştik, başka varlıklara saygıyı unuttuk. Daniel Quinn’in “The Great Forgetting” (Büyük Unutuş) dediği dönemdeyiz. Şimdi yolumuzu bir şekilde yeniden bulmalıyız. Kadim hikâyelerin izini sürmeliyiz.
Az sayıda da olsa, hikâyelerini koruyan halklar var hâlâ. Bu halkların hikâyelerinden ortak temalar alınarak yeni bazı kitaplar çıkıyor ve onların hikâyelerini ‘kahramanın yolculuğu’ temasıyla anlatıyor. Bu kitaplar günümüz yaşam şekillerine, yeni kültürlere model olması umuduyla arketipsel taslaklar, planlar sunuyor. Ancak günümüzün ‘ele geçirici / hükmedici’ kültür yönetimleri böyle hikâyeleri arzu etmiyor. Kendi temelini oluşturan şiddetin, istismarın, umursamazlığın insanın doğası olduğuna inandıracak yeni anlatılar yazdırtıyor. Atalarımızın çağlarının vahşet ve ilkellik olduğuna inandıracak eğitimler veriyor.
Umarım bu zorlu süreç bir geçiş olsun... |
||
|
||
Etiketler: HİKAYESİZ, KÜLTÜRLER, YOK, OLMAYA, MAHKÜM, OLUYOR, |
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.