Haber Detayı
03 Temmuz 2022 - Pazar 15:23
 
DR. REŞİT GALİP BEY'İ BİLİRMİSİNİZ?
Yurtsever duruşundan asla taviz vermeyen adam. Kişilere değil ilkelerine bağlı kalmayı rehber edinmiş genç bir idealistin tüm davranışlarını yüreklice üzerinde taşır. Parası yok ama yürek dokuz çataldır onda. Reşit Galiplere ihtiyacımız var. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı'nın yazısına geçelim...
DENEMELER Haberi


Demokratikleşme Paketi kapsamında “Türküm,doğruyum,çalışkanım…Ülküm yükselmek ileri gitmektir..” diyen “Andımız” da kaldırılırmış bulunuyor.

Dilerseniz,önce “Andımız”ın yazarı Dr.Reşit Galip’in yaşam öyküsünde neler var, özetleyelim.  

 

Reşit Galip ya da Mustafa Reşit Baydur, 1893’te Rodos'ta doğmuş. Öğrenciliği devam ederken gönüllü olarak gittiği Balkan Savaşı'nda yaralanmış. Ardından  Birinci Paylaşım Savaşı'nda Çatalca ve Kafkasya Cephelerinde savaşmış. Birinci Paylaşım Savaşı sonunda İstanbul'da Köycüler adlı cemiyetin kurucularından biri olmuş. Cemiyet, köylere yerleşip çalışan on beş gençten oluşuyormuş.

Kurtuluş Savaşı‘nda  köylerde milli mücadelenin propagandasını yapmak için bir örgüt kurmuş.

1923 yılının Mart ayında hekimlik yaptığı Mersin'e gelen Atatürk'ü yaptığı konuşma ile önderi etkilemiş ve O’nun önerisiyle 1925 ara seçimlerinde Aydın milletvekilliğine seçilerek meclise girmiş.

ATATÜRK'ÜN FİKİR FEADİSİ

Dr. Reşit Galip’in fikir dünyamızda en çok iz bırakan hizmetinin, Bakanlığı döneminde 1933 yılında gerçekleştirdiği Üniversite Reformu olduğu biliniyoruz.

Anlatalım:Atatürk, İstanbul Darülfünu'nun çağdaş bir üniversiteye dönüştürülmesi kararını 1931’de vermişti. Çünkü Darülfünun üniversite olmaktan çıkmış, üstelik Kurtuluş Savaşı’na da uzak durmuştu. Kararın uygulanması Reşit Galip'in bakanlığı sırasında gerçekleştirildi. Darülfünun yerine İstanbul Üniversitesi'nin kurulmasına dair kanun 31 Mayıs 1933'te TBMM'de kabul edildi. Yeni öğretim kadrosunun saptanması  için öncelikle 150'ye yakın müderris ve müderris yardımcısının görevlerine son verildi. Yerlerine, Nazi Rejimi’nden kaçan Alman bilim adamları  atandı. Ancak yasanın yürürlüğe girmesinden önce kadronun saptanmasına ilişkin yoğunlaşan eleştiriler yüzünden Reşit Galip 1933'te bakanlıktan ayrılmak zorunda kaldı.

 

KARAKTERİ VE DEVRİMCİLİĞİNDEN ÖDÜN VERMEYEN ADAM

Dr. Reşit Galip, karakteri ve devrimciliğinden ödün vermeyen bir Adam’dır da. Bununla ilgili yıllar yılı bir efsane gibi anlatılacak olayı kısaca özetleyelim:1931 sonbaharında  bir gece Atatürk’ün Sofrası’nda  Reşit Galip söz alarak, Milli Eğitim Bakanı  Esat Bey’i eleştirir ve gericilikle suçlar. Sofra gerilir ve Atatürk,Bakanı’nı  zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmaz ve “Yoruldunuz, buyurun biraz istirahat edin" diyerek kibarca Reşit Galip'in sofradan ayrılmasını ister.

 Bununla birlikte genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktur. "Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır." der.

Ortalık buz gibi olur ve Atatürk yanındakilere dönüp "Öyleyse biz kalkalım" der. Sofradaki heyet Reşit Galip'i orada bırakıp çıkarlar.

Sonra neler olur? Bu olağanüstü sahnenin devamı daha da ibret vericidir: Reşit Galip bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı'nda pencere kenarındaki bir koltukta geçirir.

 Atatürk uyandığında Genel Sekreteri'ne Reşit Galip'i sorar. "Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara'ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik" derler.

 

 Atatürk "Ankara'ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydiniz. Cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var" diye ekler. Ve çok geçmeden,1932 yılında 39 yaşındaki Reşit Galip Milli Eğitim Bakanlığı’na atanır.

ANDIMIZ'IN İŞLEVİ NEYDİ

Reşit Galip,Bakanlığı sırasında öğrencilere Atatürk ilkelerine bağlılık ruhu aşılamaya çalışmıştı.Cumhuriyet 10. yılını doldururken 23 Nisan 1933 sabahı çocuklarına kendi yazdığı bir andı okutmuş ve o gün Çocuk Haftası’nı açış konuşmasında da bu metni tekrar etmişti. Bu konuşmanın ardından Bakanlıkça yayımlanan bir genelge ile okullarda bu ant sürekli hep bir ağızdan okutulmuştur.

Andımız’ın işlevi neydi?  Etnisitesi ne olursa olsun Türkiye sınırları içinde yaşamakta olan insanlara Millet bütünlüğü içinde bir ideale yönlendirmesiydi.Bu bağlamda Ant,ilkokul öğrencilerinin Vatan,Cumhuriyet,Türk Milleti,Saygı ve Sevgi Kavramlarını içselleştirebilmelerinin simgesiydi.

Şimdi soralım?Andımız içeriğinde ulusun bütünlüğüne ve birliğine aykırı konular var mı? Bu fikir etrafında çocuklarımızı toplamanın ne sakıncası olabilir?

Bilenleriz vardır. Her devletin “Andımız”a benzer metinleri söz konusudur. Örneğin günümüzde Amerika Birleşik Devletlerİ(ABD)’nde okullara  giderseniz sabahları çocukların “ABD’nin bayrağına ve o bayrağın simgelediği cumhuriyete bağlı kalacağıma, herkese özgürlük ve adaletle; tanrının gözetiminde, bölünmez, tek ulus için ant içerim…” sözlerini duyarsınız.

 

“Andımız”  Yazarı Dr. Reşit Galip’i saygı ile anıyorum.

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

 

Dr.Reşit Galip için Yener Oruç tarafından kaleme alınmış bir kitap da var: Atatürk'ün Fikir Fedaisi: Dr. Reşit Galip (Güner Y., 2007).

 

Reşit Galip Kimdir?

 

 

Hekim, siyaset, devlet ve fikir adamı, yazar, Türk Tarih Tezi’nin savunucusu Reşit Galib, 1893’te Rodos’ta Hamza Bey Mahallesi’nde doğdu.

 

Babası Bulgaristan’ın İslimye Kasabası’ndan mahkeme reisi Mehmet Galib Bey, annesi Rodoslu Münevver Hanım’dır. Büyükelçi Hüseyin Ragıb (Baydur) Bey’in kardeşidir.

 

İlköğrenimini Rodos’ta yaptı. Daha sonra İzmir İdadisini bitirdi. 1911’de Askerî Tıbbiyeye girdi. Üçüncü sınıf öğrencisi iken gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katıldı ve üçüncü tahkim mıntıkasında muavin doktor olarak görev yaptı.

 

Tıbbiye dördüncü sınıfta iken yine gönüllü olarak I. Dünya Savaşı’na iştirak etti ve Kafkas Cephesi’nde, Teşkilat-ı Mahsusa‘da tümen, tabur doktorluğunda, 30. Tümen Sıhhiye Bölüğünde ve Üçüncü Kolordu Nekahat­ha­nesi doktorluğunda bir buçuk yıl hizmet etti.

Ancak, ciğerlerinden rahatsızlanarak İstanbul’a dönmek zorunda kaldı.

 

1917’de Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Askerliği devam etmesine rağmen Tıp Fakültesi Tedavi Kliniğine Asistan olarak alındı.

I. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Şam’da kurulan Hıfzıssıhha’da görevlendirildi.

Burada tekrar hastalanması üzerine Cebel-i Lübnan’daki Darüleytam dâhiliye Müdürlüğüne gönderildi.

İzinli olarak İstanbul’a döndüğünde, Tıp Fakültesi’nde asistanlık ve Haydarpaşa’da Dârüleytam Hastanesi’nde Dâhiliye mütehassıslığı yaptı.

O yıllarda, Anadolu’da Ziya Gökalp öncülüğünde gelişen Türkçülük akımını benimsedi ve İstanbul Türk Ocağı’ndaki millî faaliyetlere katıldı. 02.04.1919’da sağlık sebepleriyle askerliği sona erdi.

Aynı yıl, “Köycüler” Cemiyetinin bir üyesi olarak köylerde hekimlik yapmak üzere 10 Nisan 1919’da Anadolu’ya geçti.

Dr. Hasan Ferid ile Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde ve köylerinde çalıştı. Bu arada halk sağlığını konu alan ve pratik bilgiler içeren kitaplar yazdı.

Kütahya çevresinde Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulmasına çalıştı. Kütahya’nın Yunanlılar tarafından işgali üzerine Burdur’a, oradan Denizli’ye, Denizli’den Antalya’ya gitti.

Aydın, Denizli, Burdur, Isparta ve Antalya vilayetlerindeki milliyetçi göçmenlere sıhhi ve sosyal yardımda bulunmak üzere oluşturulan Hilâliahmer Beşinci Sıhhî İmdat Heyeti Baştabipliğine atandı.

 

1922’de Ankara’ya gelerek Sıhhiye Vekâleti Umumî Hıfzıssıhha Muavini oldu. Adana’nın kurtuluşu üzerine 5 Aralık 1921’de Mersin’e Hükûmet Tabibi olarak gönderildi.

Kurtuluş Savaşı sırasında resmî görevinden ayrılarak serbest doktorluk yapmaya başladı. Bu arada Mersin’de kurulan Gençler Birliği ve sonra da Türk Ocağında reislik görevinde bulundu.

30 Mart 1924’te 8. Muhtelit Mübadele Komisyonunu Türk Delegeliğine tayin edildi. 10 Ocak 1925’te, II. Dönem Büyük Millet Meclisine Aydın Milletvekili olarak girdi. 

Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra kurulan Şark İstiklal Mahkemesi üyeliğine getirildi. İstiklal Mahkemelerinin kaldırılmasına kadar bu görevde kaldı.

Dr. Reşit Galip, Türk Ocaklarının, 25–28 Nisan 1930’da toplanan VI. Kurultayı’nda kurulmasına karar verilen “Türk Tarihi Tetkik Heyeti”nin, 4 Haziran 1930’da yapılan ilk toplantısında üyeler arasında yer aldı.

Atatürk’ün onayı ile, 15 Nisan 1931’de Türk Ocaklarının kapanması üzerine müstakil bir kurum hâline gelen Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin, ilk genel sekreteri oldu. “Türk Tarih Tezi”ne bütün varlığı ile inandı ve en heyecanlı savunucularından biri oldu.

Prof. Afet İnan’ın hatıralarında anlattığına göre, “Türk Tarih Kurumunun, hemen bütün toplantılarına, yeni kitaplardan okuduğu taze fikirlerle mücehhez olarak gelir ve inandığı Türk Tarih Tezini kuvvetlendirmek için uğraşırdı.”

2–11 Temmuz 1932 tarihleri arasında Ankara’da toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi’nin hazırlanmasına önemli katkılarda bulundu.

Kendisi de 3 Temmuz 1932’de Atatürk’ün huzurunda bir tebliğ sundu. 1932’de Türk Ocaklarının kapanması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Genel İdare Kurulu üyeliğine getirildi. 

Halkevlerinin idaresinden sorumlu olan beşinci büronun başına geçerek, Halkevlerinin örgütlenmesi görevini üzerine aldı. Halkevleri tüzüğünün hazırlanmasında ve Halkevlerinin açılmasında değerli hizmetleri oldu.

19 Şubat 1932’de 14 şehirde (Adana, Afyon, Ankara, Aydın, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Samsun ve Van) Halkevlerinin açılış törenleri yapıldı.

 

14 Aralık 1932 ila 19 Ağustos 1933 tarihleri arasında Millî Eğitim Bakanı olarak Türk Dil Kurumunun fahri başkanlığını yaptı.

 

19 Eylül 1932’de Atatürk’ün isteği ile Maarif Vekili oldu.

Sağlık durumu nedeniyle ancak 10 ay 25 gün sürecek olan bu görevi sırasında çok önemli hizmetlerde bulundu. Bakanlık merkez örgütü ve görevleriyle ilgili kanunun çıkarılmasını, Bakanlık merkez örgütünün yeniden düzenlenmesini sağladı.

Tarih konusundaki çalışmalarına devam etti. 5 Mayıs 1933’te Ankara yakınlarındaki Ahlatlıbel’de ilk millî arkeolojik hafriyatı başlattı.

Türk İnkılâp Müzesi, Türk İnkılâp Kütüphanesi, Akademik Seyahatler, Akademik Anketler, Akademik, Polemik ve Neşriyat, Halk Neşriyatı alanlarında çalışacak bir İnkılâp Enstitüsü kurulması konusunda çaba sarf etti.

Ankara’da, Çankırıkapı’da Müze, Akademi ve Kütüphane’den oluşan ilim ve araştırma merkezinin planlarını Mimar Prof. Ernst Arnold Egli’ye hazırlattı. Ancak, sonradan burada yapılan sondaj çalışmalarında sahanın arkeolojik buluntular vermesi (Roma Hamamı’nın meydana çıkarıldığı alan) ve kendisinin bir müddet sonra Bakanlıktan ayrılması, bu projenin uygulanmasına imkân vermedi.

Üniversite reformunun gerçekleştirilmesinde, bu konudaki kanunun hazırlanmasında büyük katkıları oldu (31 Mayıs 1933, Kanun no: 2252). İstanbul Darülfünununun kapatılarak, 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesinin açılışında yaptığı konuşmada bu reformunun gerekçelerini anlattı.

Üniversite reformunu takiben Tıp Fakültesinin Haydarpaşa’dan şehrin farklı yerlerine dağılarak genişleyip modernleşmesini sağladı. Ülke kalkınmasının köyden başlatılması gerektiğini düşünerek üç sınıflı köy okullarını beş sınıfa çıkardı.

Köy yatılı okullarını kurdu. Köycülük kursları açtı ve köye göre öğretmen yetiştirme girişiminde bulunarak köy enstitüsü uygulamasının temelini oluşturan düşünceleri uygulamaya koydu.

 

Maarif Vekâleti binasını, Bakanlıklarda şehir planı gereğince ayrılan yerde yaptırmak istedi, ancak Bakanlık görevinden ayrılması sebebiyle bu girişim de tamamlanamadı. 1930’da Tıb Fakültesi ve İslam Yolları adlı bir risale yazdı. Prof. I. Ishokl’ün sosyal sağlık kuruluşlarına ilişkin eserini (La Protection Sociale de Sante et l’action Medico-Sociale) Fransızcadan Türkçeye çevirdi. Türk Tarih Kurumu çalışmalarında IV. Cildi teşkil eden, Cumhuriyet Devri Tarihini, o zaman Cumhurbaşkanlığı umumî kâtibi olan Tevfik Bıyıkoğlu ile beraber hazırladı. Türk Tarih Arkeologya ve Etnografya Dergisini kurdu.

 

Basılmış birçok eseri bulunan Dr. Reşit Galib, Çığır Dergisi’nde “Türk Tarih Tezi”nin esaslarını yazdı. CumhuriyetVakitHâkimiyeti Milliye (Ulus) gazeteleri ile Himaye-i Etfal dergisinde, siyasi, sosyal ve sıhhi konularda birçok makale yayımladı. “Öğrenci Andı”nı yazarak 23 Nisan 1933’te Türk çocuklarına armağan etti. 25 Temmuz 1933’te Moda açıklarında ailesi ile birlikte geçirdiği bir deniz kazasından sonra rahatsızlanarak tedavi altına alındı.

Genç ve idealist doktor yakalandığı zatürreden kurtulamayarak 5 Mart 1934’te, Ankara’da Keçiören’deki evinde hayata gözlerini yumdu ve Cebeci Mezarlığı’nda toprağa verildi. Eserleri: Anadolu Eti İmparatorluğu Devrine KadarTıb Fakültesinin Tedennisi ve Islah Çaresi, (broşür), 1918. İnsan BedeniYiyecekler, Ankara, 1929, Maarif Vekâleti. Köy Muallimleri ile Sıhhi MusahebelerÇocuk Bakımı Öğütleri, İstanbul, 1929. Sıhhat Koruma Bilgisi, İstanbul, 1929. Dört Azgın Canavar, 1929. Etiler, İstanbul, Dertler ve DertleşmelerTıbbî-İçtimaî Musahabe, Mersin, 1928, Köy Muallimleri ile Sıhhi MusahebelerTürk Tarihinin Anahatları, Afet İnan ve başkaları, İstanbul, 1930.

Azize YASA

 

 

KAYNAKÇA

AĞAOĞLU, Samet, Babamın Arkadaşları, İstanbul 1969.

İNAN, Afet, Atatürk Hakkında Hâtıralar ve Belgeler, Ankara 1984.

İNAN, Afet, Atatürk’ü Anarken, Ankara 1955.

KOCA­TÜRK, Utkan, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Ankara 1999.

ORUÇ, Yener, Atatürk’ün “Fikir Fedaisi” Dr. Reşit Galip, Ankara 2007.

TEVETOĞLU, Fethi, “Reşid Galib Bey”, Türk Ansiklopedisi, XXVII. Cilt, Ankara 1978, s.293-294.

TUĞLACI, Pars, Çağdaş Türkiye, Cilt 2, İstanbul 1989.

Türk Parlamento Tarihi, TBMM-IV. Dönem, 1931-1935, II. Cilt, Ankara 1996.

YÜCEL, Hasan Ali, “Dr. Reşit Galip”, Cumhuriyet, 6 Mart 1955.

Kaynak: (ODATV) - Oda TV Editör: M.Güneş
 
Etiketler: DR., REŞİT, GALİP, BEY'İ, BİLİRMİSİNİZ?,
Haber Videosu
Yorumlar
Alıntı Yazarlar
Arşiv
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı