Halk gibi konuşmak, yazmak... Bilgelik burada.

Yüz yıllardan süzülüp gelen bir yanımızdır, en zor olanı en kısa yoldan anlatma becerisi.

Boşa çıkmamıştır Nasrettin Hocalar, Bayburtlu Zihniler, Pir Sultanlar, Nazımlar, Ahmedler... Her biri acılarımızın, sevinçlerimizin tanıklarıydı, yaşadılar yazdılar ve bize dünyanın paha biçilmez miraslarını bıraktılar. 

Murat Adıtatar bey ciltlere sığacak bir konuyu bir makaleyle herkesin anlayacağı sadelikte yazmış olması, beni çok etkiledi ve elimde ki olanklarla bunu paylaşmayı seçmeliydim... Kendilerinden izin isteyip yayımlıyorum.

İşte insan türünün sonunu hazırlayan koşulların en zalimcesini hazırlayanlar;

"

1.5000.000.000.000.000

Yukarıdaki sayıyı okuyabildiniz mi?

Yazması da okuması da zor.

Doğru yazabildim mi bilemiyorum.

Bir buçuk katrilyon dolar...

Nedir bu?

Dünya’nın borcu...

Daha doğrusu bütün insanlığın borcu...

Bu borç nasıl ödenir?

İçinde bulunduğumuz koşullarda ödenmez/ödenemez.

Çünkü...

Dünya’da var olan ve değeri olan her türlü mal, emtia ve hizmetlerin hepsinin toplam değeri yaklaşık 350 trilyon dolar.

Yani...

Bütün değerli madenleri, fabrikaları, evleri, araçları ne varsa satsak borcu karşılamıyor.

Dünyayı dört kez satsak dahi yetmiyor...

Borç varsa alacaklı da vardır.

Asıl soru şu...

Kim veya kimler bu alacaklılar?

Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ABD diye düşünebilirsiniz doğal olarak.

Çünkü rezerv para olan dolar, ABD’de basılıyor.

Değil.

İlginç olan, ABD, en borçlu ülke.

Yaklaşık 30 trilyon dolar borcu var.

Çin mi?

O da değil.

Hani şu “elitler” denilen bir azınlık var ya...

Merkez bankalarının sahipleri olan bankerler...

“Para” denen kölelik aracının sahipleri olan küreselciler...

Toplam 13 aile...

BUNCA BORCUN ALACAKLISI İŞTE ONLAR...

Aralarında savaş baronları var...

Petrol tröstleri var...

Dünya medyasının kontrolü onların elinde.

Dünya’daki nerdeyse bütün büyük şirketlerin hepsinin arkasında dört yatırım şirketi bulunuyor.

Trilyonlarca dolar fonu kontrol eden dört yatırım şirketi...

Hepsi aynı yere çıkıyor.

Sahipleri bu aileler...

1815’ten bu yana parayı bunlar yönetiyor.

Merkezleri, London City, Wall Street ve Hong Kong...

Dünyanın en zenginleri...

Ancak Forbes’in zenginler listesinde isimlerini göremezsiniz.

Çünkü onlar PARANIN TANRISI...

İstediklerine parayı verirler, istediklerini batırırlar.

İstediklerini yapmayan siyasi liderleri (!) devirirler.

Abraham Lincoln ile John Kenedy’nin ortak noktası neydi biliyor musunuz?

İkisi de FED denilen merkez bankasının özel olamayacağını, devletin kontrolünde bulunması gerektiğini söylemişti.

Dediklerini de yaptılar.

FED, ABD devletine devredildi.

Suikastlerle öldürüldüler.

Azmettiriciler bulunamadı.

Hâlâ tam çözülmüş değil bu cinayetler.

Onlar öldürüldükten sonra iş başına gelen/getirilen başkanlar ilk iş olarak merkez bankalarını bu bankerlere iade ettiler.

Son iki yüzyılda çıkan büyük savaşların arkasında bunlar vardır.

Hitler’in gizli destekçisinin Rockefeller ailesi olduğu çoktan ortaya çıktı.

Hem ABD’yi Almanya’ya karşı savaşa sok, hem de Almanya’ya gizli destek ver...

Bir yandan Rusya’yı Ukrayna’ya karşı kışkırt, diğer yandan Ukrayna’ya silah sat, paralı askerlerini gönder...

Yalnız şimdi büyük sorunları var.

Para balonu iyice şişti, patlamak üzere...

İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD dolarını rezerv para haline getirdiler.

O zaman bir ons altını 35 dolara sabitlediler.

1971 yılına kadar böyle devam etti.

Sonrasında altın standardını da kaldırdılar.

Karşılıksız para bastıkça bastılar.

Yaklaşık her on yılda suni bir kriz yaratıp piyasalara dolar pompaladılar.

1970’lere kadar basılan toplam dolar 150 milyar dolar tutarındaydı...

Şimdi ne kadar?

Sıkı durun...

Yaklaşık 9 trilyon dolar...

Elli yılda 150 milyar dolardan 9 trilyon dolara çıkmış.

2008 krizinde yatırım bankası Lehman Brothers’i kurtarmak için (onlar da 13 aileden) 2 trilyon dolar bastılar.

Plandemi döneminde ise yaklaşık 4 trilyon dolar daha piyasaya sürdüler.

Normal bir insan karşılıksız para bassa kalpazanlıktan tutuklanır, senelerce hapis yatar.

Bu bankerler yıllardır karşılıksız para basıyor.

Ancak yasalar onlara işlemiyor...

Sadece para basmıyorlar.

Türev piyasaları denen bir tezgahı da planlamışlar.

“Paper Gold” ve “Paper Silver” dedikleri kağıt altın ve gümüş de basıyorlar...

Böylece altın ve gümüş fiyatlarını da kontrol ediyorlar.

Eğer altın standardından çıkılmasaydı bugün bir ons altın fiyatının 30 bin dolar civarında olması gerekiyordu. (Şu an 1700 dolar seviyesinde)

Şimdi ne yapıyorlar?

Kendi kurdukları para sistemini çökertiyorlar.

Çünkü onlar yapmazsa şişirilmiş para balonu eninde sonunda patlayacak.

“Biz kurduk, biz yıkarız” diyorlar.

Yerine koyacakları sistemi hazır ettiler...

Dijital para...

Ve tam kontrol...

Planlarını uzun vadeli yapıyorlar.

1978 yılının “The Economist” dergisinin kapağını inceleyin. Kartalın ayağında kağıt paralar yanıyor. Kartalın boynunda altın renkli bir madalya var. Madalyada bugünkü bitcoin simgesine benzeyen bir sembol var. Altında da 2018 yılı yazılmış.

Sorgulayanlar için kanıt çok.

Gözümüzün içine sokuyorlar adeta.

2023 yılından itibaren AB ve ABD dijital parayı devreye sokacağını açıkladı.

Uzakdoğu ülkeleri uygulama merkezleri zaten...

Türkiye de hazırlığını yaptı.

Sistemin bütün ülkelerce uygulanması için kaos gerekliydi.

Kaostan çıkan düzen...

Plandemi ilk denemeydi.

Büyük ölçüde başarılı oldular.

İkinci aşama ile “KARBON AYAK İZİ”ne geçildi.

İnsanların nefes alış verişlerini dahi karbon ayak izi ile kontrol etmeyi planlıyorlar.

Uygulamalar başladı.

Medyada sıkça duyacağız bu safsatayı.

Karbon ayak izi belirlenen düzeyde olmayan hiç kimse herhangi bir işlem yapamayacak.

Garanti Bankası ülkemizdeki öncülerden.

Medya ise çoktan yaygaraya başladı.

Bill’in adamları olan profesörler yakında her gün ekrana çıkarılır ve korku pompalanır.

Sonrasında ise...

Dijital kimlik...

Dijital para...

Star link uyduları ile tam kontrol...

Dünya bunca borcun altına boşuna sokulmadı.

Borç yiğidin kamçısıdır derler.

Fakat bu borca dayanacak yiğit çıkar mı?

Dünya bu borcun altında mı kalır, kurtulur mu?

İnsanlık uyanıp bu küresel çeteyle mücadele eder mi?

Yoksa tam köle olarak derin uykuya dalar mı?

Yaşarsak, göreceğiz."

Umarım yaşarız kardeşim, umarım.