“ Soma Eynez sahası hem kalite hem de kaynak miktarı açısından tartışmasız Türkiye’nin en önemli linyit varlığıdır. “

Bu tespit, 2017 yılında Maden Mühendisleri Odası tarafından ‘Bilimsel Madencilik Dergisi’n de yayımlanmış.

Makale “Bahtiyar Ünvera , Mehmet Ali Hindistana, Abdullah Erhan Tercana , Güneş Ertunça , Mehmet Suphi Ünala , Süleyman Yasin Kıllıoğlua , Fırat Atalaya” imzaları ile yayımlanmış.

Türkiye’nin en önemli linyit yatağı olmasından dolayı özelleştirmeye en cazip kaynak olması özelleştirmeciler tarafından çok net anlaşılır duruyor.

Hikayeye bu günkü görünür durumu ile bakarsak pek anlaşılır durmuyor. Derdin başlangıcı çok daha derinlerde. Hem de kömür yatakları kadar derinlerde.

Günümüzde bu konulara karşı emekçileri bir araya getirmek sirk gösterisinden öteye gidemiyor ne yazık ki. Oysa meselenin temelinde ulusal bağımsızlık yatmaktadır. Özelleştirmeler Özal iktidarları ile başladı. Ama hazırlanışı ondan daha gerilerde yatıyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının "6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2022 Temmuz Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ"inin Resmi Gazete'de ki rakamların da, 2022 Yılı Temmuz dönemi istatistiklerine göre; toplam işçi sayısı 15 milyon 987 bin 428 dir. Sendikaya üye işçi sayısı ise 2 milyon 280 bin 285’ dir.

Özelleştirmelerin neden emekçilerin talepleri dikkate alınmadan sürdüğünün anlamı burada yatmaktadır. Buradan başlanırsa çözümün nerede yattığının tespiti daha gerçekçi biçimde ortaya konulabilir.

Bu gün haberlerde gördüğümüz kısmı özelleştirmelere karşı emekçilerin direnişi magazinsel olmaktan öteye gidemiyorsa bunun asıl sebebi öncelikle ulusal bağımsızlığımızın sorunlu oluşundandır. Ve onun içindir ki her şeyin başı “Tam bağımsız Bir Ülke Olmaktır”.

Sen ülkenin “Tam Bağımsız”lığını önemsemezsen geriye kalan sorunları çözemezsin.

300 insanını göçük altına gömüp birde danışman tekmesine maruz kalırken kenetlenemiyorsan, kenetlenmek için doğru örgütsel bir bütünlük sağlayamıyorsan, bu günkü direnişinin hiçbir yaptırımı olamaz.

Olmuyor da, görüyorsun yıllardır

15 milyon çalışanın 2 milyonu sözde sendikalı.

Öncelikle emekten yana bir sendikanın nasıl olması gerektiğini öğreneceksin. ‘Sarı Sendikacılık’* nedir, bileceksin kardeşim. Emekçi kardeşim, önce ülkenin “Tam bağımsızlığı” na dair bir birlikteliğin ne olduğunu anlayacaksın. Bunları bilmeden seni davet ettikleri her etkinlik seni kullananların keyfine çanak tutmaktan öteye gidemez.

Onun için sana önderlik edenlerin konuştuklarından ziyade yaptıklarına bakmalısın.

“Tam Bağımsız Türkiye” demenin gereklerini yapamayanların sana gösterecekleri her yol duvarlara toslamanla sonuçlanır.

Ki bu güne kadar öyle olmadı mı sevgili kardeşim?            

Her işçi aşağıda linkini verdiğim 8 sayfalık makaleyi okuyup anlayabilecek seviyeye gelmeli. Gelemiyorsa her dönem böyle yerel-magazinsel haberlerden öteye gitmez yaptıkların kardeşim.

Birileri çıkıp senin haklı direnişin üzerinden basın açıklamaları yapar ve hatta sana yatacak çadırlar kurar, yemekler getirir. Ama sonuç her zaman özelleştirmenin yanında olur.

Bunu da böyle bilmelisin kardeşim.

(*) Sarı Sendika : Sözde işçiden yana görünür. Ama aslında sermayenin yanındadır. 

M.Güneş