Özlü sözler, yaşamın zor alanlarından süzülüp, binlerce yılın gözleminden ayıklanarak günümüze gelmiştir. Kuşkusuz artık yürürlükte olmayanları elemek gerek. Ancak elenecek zaafı olmadan binlerce yıldan gelen özlü sözlerimiz hala insanlarımıza yol gösterici özelliklerini taptaze koruyor.

Bu özlü sözlerimizin değerli olan biriyle yüzleşmenizi isterim.

“Denize düşen yılana sarılır” bu söz aslı itibarıyla bir önermedir; “Denize düşersen yılan bile bulsan ona sarıl, esas olarak bir şeylere tutun yani. Tutun ki nefes alma ihtimalin olsun bir zaman. O kazandığın zaman ki, belki de seni yaşatacak olan, sondan önce ki kalan tek yaşam nefesindir.”

Ancaaak bir başka yerden bakıp tespit yapmak gerekirse, aynı yoldan gidip şöyle söylenebilir; “Yılana sarılan denize düşmüş demektir.”

Bu gün Türkiye yeni bir dönemecin başında, öylesine başında ki; tarihin de böylesi kısa bir zaman diliminde,  hiçbir zaman böylesi hayati bir dönemecin kararını vermemiştir.

Son 2 aylık bu süreçte, çok ama çok önemli bir seçim süreci yaşayacak.

Türkiye bunu hak ediyor mu?

Akıl buna karşı. Ama akıl tatilde sanki elden bir şey gelmez artık.

Olan olmuşsa...

Ok yaydan çıktı.

İktidara göre muhalefet, muhalefete göre iktidar yılana sarıldı.

Denize düşeni seçim sonrasın da göreceğiz.

Ancak görünen şu ki; insanlarımızın çekecek çok acısı olacak.

O acı ki çekilenden beter olacak.

Neden diyecek olanlar, lütfen ekonomiye baksın…

Anahtar sözcük; deprem ve enflasyon !

Gelen bankalar krizini hesaba katmıyorum.

M.Güneş Yazdı