KENTSEL  KALKINMA ve DEMOKRASİ STRATEJİLERİ

Bir ülkenin ekonomisi tepetaklak giderken insanları çözüm arayışına hızla sarılmalı.

Çünkü çöküşün önlenmesi, krizden kaçışla değil,  krizden kurtuluş reçeteleri ile toplumu rahatlatır. Huzura erdirir.

O halde bu reçeteleri toplumun önüne kim koyacak?

Soru budur.

Bu sorunun yanıtı aranmalı.

Türkiye sıkı bir dönemden geçiyor. 20 yıllık bir iktidar alışkanlığının gevşemesi mi yoksa çözümsüzlüğün çözüm olarak sunulması mı ? Ne dersek diyelim gerçek şu ki; bu gemi yürümüyor, yürür gibi ama yürümüyor.

Kentsel kalkınmalar günümüz koşullarında tek başına ele alınacak bir kavram değildir artık. Sosyal, ekonomik ve demokratik  koşullar, insanların tek başına mutlu olmasına olanak vermiyor. İnsanlar tek başına değil, birleştikleri ölçüde güçlü ve ekonomik anlamda pazarda pay sahibi olabiliyorlar. Bu durum kentlerde de aynı, kırsalda da aynı. Tarımda da aynı, sanayide de aynı. Örgütlü olarak birleşmiş insanlar,  çıkarları etrafında bütünleşerek yaşamlarını iyileştirecek stratejileri belirliyor, buluyor. Örgütsüz toplum ise bireyselliğin tüm sancılarını en şiddetli biçimde yaşamak durumunda kalıyor.

Demokrasi bir uzlaşıların korunması, (adalet-yasalar) aynı zaman da siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla (seçim süreçleri boyunca) halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimidir. Onun için demokrasilerin oldukları yerlerde insanlar sınıfsal çıkarları doğrultusunda örgütlü ve bilinçlidir.

Gelişmiş diye lanse edilen toplumların (ki, bunlar genellikle batı toplumları diye tanımlanıyor) bireyleri, genelde örgütlüdür. Ama az gelişmiş denilen (doğu toplumları dedikleri yerler) toplumların bireyleri ise o, örgütlülük seviyesine erişememiştir. Onun içindir ki, orada toplumun iradesi kişi, kişiler ve ya ayrıcalıklı kesimlerin belirlediği kıstaslarla sınırlıdır. Özgür iradeden söz etmek çok zordur. Zordan öte yoktur demek, abartı değildir.

Örneğin, bu tip toplumlarda yöneten olmak için, seçkin olmak yeterlidir. Ne liyakat, ne eğitim ne de yeterlilik aranır o toplumlarda... Söz konusu ayrıcalıklı kesimin bir ferdi olmak yeterlidir. İster şaşı ol, ister yaşama dair  nankör ol.

Yukarıda kısa, kısa değindiğim konu başlıkları ile Kırkağaç için düşünecek olursak, meseleyi bir parça daha anlaşılır kılabiliriz.

Geçmişten beri yönetenlerimiz, Kırkağaç’ın geri kalmışlığı için genelde, “Akhisar ve Soma arasına sıkışmışlıkla” durum tespiti yapıyorlar.

Oysa mesele bu değil. Ki eğer mesele buysa, Kırkağaç’ın geri kalmışlığına neden olan konuları yok etmek, çok daha  kolaylaşır aslında.

Ama öyle mi?

19 Mayıs 2021 tarihinde yayına başlayan www.kirkagactv.com yazın platformu Kırkağaç’ın değerli evladı Dr. Mahir Sami Kireşçi’nin yazdığı ilk yazısı “Marka Şehir Kırkağaç” makalesinde incelediği kalkınma konulu yazısı bir işaret fişeğiydi, ele alınması elzem bir konu olarak. Öylede yaptık. Orada geçen akademik, söz konusu inceleme yazısını gündeme getirmeye çalıştık. Bu çalışmaya Dr. Sami Mahir Kireşçi’nin devam eden yazıları ile desteği “Kırkağaç Çalıştayı” özlemine dönüştü. Geçen 7 aylık süreçle bu gün gelinen noktada, Kırkağaç’ın çok değerli ve samimi olarak gerçekte gören gözleri olan sevgili Serhat Kayın’ın sürece girmesi ile “Kırkağaç Çalıştayı” ivme kazandı. Bu genç ve donanımlı iki delikanlının çabaları bu gün, olanca ağırlığı ile devam ediyor ve onların emeklerini takip ediyorum.

Bu akşam bir değerli bilgiye daha eriştim.

Bunu da özenle not ediyorum.

İlçemizin değerli, Sosyal Medya Haberciliği, TV Programcılığı, Haber Ajans Temsilciliği ve Şair kimliği olan Hakan DEMİR’in “Kırkağaç Çalıştayı” röportajlarını üstlenmesi  ve “her türlü fedakarlıkta hazır olduğunu” belirtmesi beni  ziyadesi ile sevindirdi.

“Kırkağaç  Çalıştayı” her geçen gün daha güçlü biçimde ete kemiğe bürünecek.

Bunu koşullar dayatıyor, insani niyetlerimiz değil. Hayat dayatır biz yaşarız.

Yaşayacağız.

Kırkağaç kazanacak.

Çalıştay için konuşan değerli insanların buluştukları nokta “siyaset üstü ve ortaklaşa bir tavır içinde olmak”… Bunu dile getiren değerli Siyasiler ve Sivil Toplum Kuruluşu yöneticilerimize Kırkağaç adına şükranlarımızı sunalım.

Bilimsel yöntemlerle yol alan “Kırkağaç Çalıştayı” süreci, daha kurumsal olmanın yollarını bulacaktır. Buna kuşku duyulmamalı. Bu süreç içinde hiç kimse geç kaldım dememeli. Herkesin bu sürece katacağı değerler var. Ve herkesin yeri nedir bilinmez ama mutlaka bir yeri vardır. O yer onları bekliyor.

“Kırkağaç Çalıştayı” Kırkağaç’lıların komşuları ile birlikte bölgesel bir kalkınmaya ve bütünleşmeye dönük bilimsel çalışma sürecidir. Bu süreç, Kırkağaç’ın tüm siyasilerinin “Kırkağaç Çıkarları ve Kalkınması” noktasında bir çatı altında buluşması, çok değerli bir demokrasi tecrübesi katacaktır Kırkağaç’a.

VE KIRKAĞAÇ KAZANACAKTIR ARTIK. KAZANMALI !

Kırkağaç’ın Akhisar ve Soma arasına sıkışmış olduğunu söylemek bardağın boş tarafına bakmaktır. Bardağın dolu tarafında görülmesi gereken ise; iki büyük ekonominin sunduğu olanaklardan yararlanma fırsatı olmalıdır. Nitekim Soma ve Akhisar’ın gelişmişliği Kırkağaç’ın gelişimine engel olan bir olgu değildir. Bilakis Kırkağaç için bir fırsattır.

Bunu ispatlayacak olan bu KIRKAĞAÇ ÇALIŞTAY’ı emin adımlarla yürüyor.

M. Güneş