|
||||||||
YEREL TARİH VE KÜLTÜRÜMÜZ | ||||||||
Şeref Özengi | ||||||||
seref@kirkagatv.com | ||||||||
YEREL TARİH VE KÜLTÜRÜMÜZ
Herkes doğduğu, büyüdüğü ve köklerinin bulunduğu memleketini sever sanıyorum. Ben de Kırkağaç’ı çok seviyorum.
Bu yazımda sizlere ekonomik gelişme, kalkınma ve büyüme gibi yerel sorunlarımızın ötesinde bir sorundan bahsetmek istiyorum. Yerel kültürümüz ve onun somut abidelerinin yok oluşu. Tarihimize, tarihi varlıklarımıza sahip çıkmadığımız gerçeğine dikkat çekmek istiyorum.
Kaymakamlık ile belediye destekleri ile ilki 2007 ikincisi ise 2012 yıllarında olmak üzere iki kez Kırkağaç Sempozyumları düzenlendi. Özellikle ilkinde sunulan bildiriler içinde tarihçiler ağırlıkta idi. Sonradan bildiriler kitap haline getirildi. Kırkağaç, kuruluş olarak çok genç bir kasaba. 14 yy sonu veya 15 yy başı gibi kuruluşu. Tabii Kırkağaç deyince sadece dar anlamı ile mevcut kasabamızı anlamamalıyız. Bu topraklar bir çok antik ve tarih öncesi yerleşimlere ev sahipliği yapmış. Ben özellikle konuyu daraltmak istiyorum. Bu yazıda ifade etmek istediğim düşünce açısından bunu yapmalıyım.
Düşünün sadece altıyüz yıllık genç bir yerleşim yerinde yaşıyoruz ve tarihi konusunda bildiklerimiz rivayetlerden ibaretti yakın zamana kadar. Yakın zamana kadar diyorum, çünkü söz konusu sempozyumlar yapılıncaya ve değerli tarihçi akademisyenlerimizin çalışmalarını duyuncaya kadar ortada rivayet dışında bir şey görünmüyordu. Halbuki sözkonusu dönem Yazılı kayıt tutmak bakımından son derece olumlu bilinen bir üne sahip olan Osmanlı Dönemidir. 80’li yıllarda üniversitede okurken Kırkağaç konulu tez çalışması alan o zamanın gençlerinin yararlanabilecekleri tek bir kaynak yoktu. Çok şükür artık akademisyenlerimizin kısıtlı da olsa bazı çalışmaları olduğundan haberdarız. Osmanlı dönemi resmi belgelerinin en azından ulaşılmayı beklediklerini biliyoruz.
Öncelikle bu belgelere ulaşılması, derlenmesi ve basılı eserlerin artması gerekiyor. Ancak bu iş kolay bir iş değil. Osmanlı Arşivleri dediğinizde ne kadar büyük bir arşivden bahsedildiğini düşünmeye çalışın. Bunların Kırkağaç’la ilgili olanlar olarak tasnif edilmiş olmayacağını, iğne ile kuyu kazmak gibi olduğunu, tarihçi olmadığım halde az buçuk tahmin edebiliyorum. Bir de buna eski yazı Türkçe ve tarih metodunu bilen araştırmacı sayısı ve onların bu çalışmalarının finansmanı sorununu da dikkatlerinize sunarım. Velhasıl öyle basit bir iş değil anlayacağınız. Yıllarca sürecek, çok sayıda uzmanın birer yönünden tutup titiz aramalar, tasnifler ve birleştirmeler yapacakları akademik bir süreci gözünüzde canlandırmaya çalışıyorum.
Bu iş ancak ilçemiz kurumlarının desteği ile mümkün olabilir. Belediyemizden, kaymakamlığımızdan, yerel sivil toplum kuruluşlarımız ile mesleki kuruluşlardan müteşekkil bir kurumsallaşma içinde, akademik ve araştırma-arşiv kurumlarından destek alınmak suretiyle bu uğraşın altından ancak kalkılabilir. Ama bunun yapılması gerekiyor. Gelecek kuşaklara 600 yıllık bir kasaba tarihini derli toplu bir şekilde sunma görevimiz var.
Bir diğer önemli ve ertelenemez görevimiz de tarihimizi bize yansıtan somut görsel ögelerin, eski binaların korunarak gelecek kuşaklara ulaştırılmasıdır. Aynı şekilde iğne oyalarımızdan tutun da iktisadi ve sosyal hayatta kullanılan alet edevatın toplanarak saklanabilmesi de önemlidir.
Eski binalarımız kaderine terkedilmiş olarak onlarla ilgilenmemizi beklemektedir. Bu noktada bir önerimi paylaşarak yazıma son vermek istiyorum. Tarihimizi yansıtma potansiyeli bulunan ve halen ayakta kalmayı başarmış üç beş bina seçilmeli ve öncelikle bu binalar restore edilerek kullanıma açılmalıdır. Mesela bir Ermeni, bir Rum ve bir müslüman evi tespit edilip, bir iki eski kamusal bina da bunlara ilave edilerek restore edilebilir. Restorasyon sonucu binalar özel amaçlarla hem kullanılmalı hem de ziyarete açılmalıdır. Birisinin Kaymakamlık, diğerinin Belediye misafirhanesi olarak kullanılması ilk aklıma gelenlerden. İlçemizin ziyaretçilerini eski bir Kırkağaç Evinde ağırlamak harika olur diye düşünüyorum. Kent Müzesi fikrini benden önce bir çok dostlar teklif ettiler. Yukarıda kısaca değindiğim eşya, araç ve gereç benzeri antikaların sergilendiği bir kent müzesi çok cazip bir düşünce. Nacizane aklıma gelen bir fikir de, düğün geleneklerimizden olan çeyiz sergileme adetimizden mülhemdir. İlçemiz evlerindeki sandıklardan derlenen nine yadigarı eski çeyizlerden bir sergi niye olmasın.
Yıllardır her yerde sitayişle bahseder ve yakınırım. Soma Belediyesi Folklor Ekibinin yöneticisi değerli hemşehrimiz yakınlarda vefat eden değerli Ahmet Sis ‘in Soma’ya kaptırılmasına hep üzüldüm. Allah rahmet eylesin Ahmet Sis, sadece yöresel oyunları öğretmiyor, derliyordu da. Tam bir halkbilim araştırmacısı. Giysilerden, düğün adetlerine kadar her gördüğünü kayıt altına alıyordu. Soma Belediyesi örnek alınmalı ve “Geleneksel sadıçlı, kına geceli çeyiz götürmeli, çeyiz sergilemeli, gelin almalı Kırkağaç Düğünü” tablosu, sadece halk oyunu ile değil, tiyatrosu ve sergisi ile oluşturulmalı. Her yıl 12 Eylül Kurtuluş Günümüzde restore edilen ve Kent Müzesi haline getirilen binanın önünde törenler, keşkek döğmeler, sadıç oturması canlandırmaları ile Kurtuluşumuzun ne kadar anlamlı şekilde kutlanmış olacağını takdirlerinize sunuyorum. Sonra da eğlencenin ardından sergiyi geziyor ve sivil toplum kuruluşlarımızın da organizasyonda yer aldığı bir geleneksel ikram. Keşkekler, nohutlar pilavlar yeniyor.
Bir düş gibi. Bu düşü gerçekleştirecek olanlara selam olsun. Yerel tarihimizi kitaplaştıracak olanlara selam olsun. Bu konularda destek veren ve verecek olanlara ihtiyacımız var.
Bütün Kırkağaç’lılara, Kırkağaç’ı özleyenlere, Kırkağaç’ı sevenlere selam olsun.
Şeref ÖZENGİ
Kırkağaç 19/05/2021
|
||||||||
Etiketler: YEREL, TARİH, VE, KÜLTÜRÜMÜZ, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.